Adana 2 Şubesi

5. ÜNİVERSİTE TEŞKİLATLARI TOPLANTISI YAPILDI.

 Eğitim-Bir-Sen 5. Üniversite Teşkilatları Buluşması Kızılcahamam’da gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan Ahmet Gündoğdu, sendikal yolculuğa vesayeti ifşa, medeniyet değerlerimizi inşa etmek için çıktıklarını belirterek, “Yaptığımız sendikacılık, insan merkezli, hak merkezli sendikal anlayışın, ekmek ve demokrasi ilişkisi çerçevesinde ekmeğin büyümesinin demokrasinin gelişmesine paralel olduğu gerçeğinin örgütlülük bilinciyle hayata geçirilmesinin adıdır. Bunun için, bizi biz yapan değerleri çok iyi bilmek, evrensel değerleri kuşanmak zorundayız. Biz hiçbir medeniyete düşman değiliz ama kendi medeniyet değerlerimize düşman olanlara karşı uyanık olmak durumundayız. Öldürerek ayakta kalmaya çalışan Batı medeniyetine karşı hazırlıklı olmak; gelecek nesilleri de uyanık kılmak mecburiyetimiz  var. Evrensel ahlakı önemsemek, insan odaklı sendikacılık anlayışımızdan taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz. Hz. Ali efendimizin bir cümlesinde medeniyet değerlerimize çizdiği yolu çok net olarak görüyoruz: ‘İnsanlar ya senin dinde kardeşin ya da hilkatte eşindir.’  Öyleyse insan olarak insanlık ahlakını kuşanmış olanlarla dini, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun bir paydaşlığımız vardır” dedi.

 

YÖK Yasa Taslağı

Yeni Yükseköğretim Yasa Taslağı’na da değinen Gündoğdu, 12 Eylül darbe anayasasıyla kurulan YÖK’ün, geçen zaman zarfında yükseköğretimden ziyade siyasetle ilgilenen, darbecilerin dünya görüşleri doğrultusunda toplumu ve üniversite gençliğini şekillendirmeye çalışan politik bir kuruma dönüştürüldüğünü ifade eden Ahmet Gündoğdu, şöyle konuştu: “Üniversiteler, bilim ve teknoloji üreten kurumlar olarak değil, toplumsal mühendislik ürünü çağımıza ve milli değerlerimize aykırı politikaların üretildiği kurumlar olarak faaliyet göstermekteydi. Bu çağdışı ve üniversite misyonuna yakışmayan politikalara direnen, toplumsal mühendislik mekanizmalarının çarkı olmak istemeyen birçok öğretim elemanı soruşturmalara maruz kaldı; görevlerine son verildi. Bin bir zahmetle kazandıkları üniversitelerindeki eğitim-öğretim hakları ellerinden alındığı gibi, öğrencilere, kendi ülkelerinde eğitimlerini devam ettirme ve tamamlama hakkı dahi verilmedi. İşte bu zulmün tekrarına sebebiyet vermemek için bir an önce sivil bir YÖK Yasası’nın çıkarılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay, Danıştay gibi hukuk sistemimizin temel kurumları dahi darbe yasalarından epeyce kurtulmuş olarak asli fonksiyonlarına yavaş yavaş dönmekte iken, üniversiteler halen darbe yasasıyla 21. yüzyılda yol almaya çalışıyor. Bu yasa, YÖK ve YÖK’e bağlı tüm kurumlar ve ülkenin düşünen, üreten beyinleri için bir frendir. Artık özgürlük ve özlük haklarımızı sınırlayan frenleri kaldıralım. Freni kaldırmak yetmez, asıl motoru, yani yükseköğretimle ilgili yasayı baştan sona sivilleştirmemiz gerekir.”

Sendika olarak yıllardır YÖK’le ilgili çeşitli faaliyetlerde bulunduklarını, demokratik bir Yükseköğretim Kurulu’nun oluşturulması ve darbe yasasından kurtulmak, sivil bir yükseköğretim yasasının çıkması için akademisyenlerimizin katılımıyla konferans, sempozyum, çalıştay gibi programlar düzenlediklerini anlatan Gündoğdu, “Bu faaliyetlerin bir kısmını kitap olarak, bir kısmını da dergilerimizde yayınladık, bu çalışmalarımızı raporlaştırarak YÖK Başkanlığı’na ve MEB’e ilettik. 2008’den itibaren ve özellikle de son iki yıldan beri bu çalışmalara daha fazla önem ve ağırlık vererek, sonuç alıcı ve katılımcı olması bakımından üniversite temsilcilerimizle, danışmanlarımızla, üniversitelerimizde görevli akademik ve idari personelle birlikte belli aralıklarla çalıştaylar ve toplantılar düzenledik.

10.10.2012 tarihinde, rektör ve yardımcıları, yönetici ve öğretim elemanlarının da katıldığı YÖK ve Akademisyenlerin Sorunları ve Çözümler Önerileri’çalıştayı yaptık. Yine 11.10.2012 tarihinde, üniversite genel sekreterleri ve fakülte sekreterleri ve idari personelin katılımıyla ‘İdari Personelin Sorunları ve Çözüm Önerileri’ çalıştayı düzenledik. 03.11.2012 tarihinde ise Ankara ÇASGEM’de üniversite öğretim elemanları ve idari personelden oluşan yaklaşık 40 kişiyle birlikte geniş katılımlı karma ‘YÖK ve Üniversite’ çalıştayı gerçekleştirdik. Bunun dışında, sendikamızın tüm üniversite şube ve temsilciliklerinin, YÖK ve üniversitelerle ilgili görüşleri ve önerileri talep edildi. Bu görüş, öneri ve talepler, 19-21 Ekim’de Antalya’da ‘4. Üniversite Teşkilatları Buluşması’nda YÖK’ten gelen iki uzmanla, akademisyen ve idari personelin de katıldığı ‘Üniversite Sorunları ve Yeni YÖK Yasası’ adlı panelde tartışıldı. Yapılan çalıştay, toplantı ve panellerde teşkilatlardan gelen sorun havuzu oluşturulup, çözüm önerileri hazırlandıktan sonra YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’ya Genel Başkan olarak benim tarafımdan iletildi. Sendika olarak YÖK’ten, Güney Kore ve Finlandiya ülkelerinde olduğu gibi, eğitim kurumlarıyla, özellikle YÖK ile yetkili sendika arasında daha güçlü işbirliğinin kurulmasını ve katılımcılığın artırılmasını talep ettik” dedi.

 YÖK Yasa Taslağı’nın çok zayıf bir taslak olduğunu, taslak üzerinden sürdürülen tartışmaların, rektör seçimleri üzerinde yoğunlaştığını, bilimsel bilgi üretimi, mesleki eğitim, üniversite gençliği, akademik ve idari personelin özlük hakları, çalışma koşulları, iş güvencesi gibi çok daha önemli ve gerçekte yasanın belkemiğini oluşturması gereken konuların göz ardı edildiğini söyleyen Gündoğdu, “Nihayetinde taslak kabul görmemiştir. Köklü çözüm Anayasa değişikliğine bırakılmaktadır. Biz, ister anayasa değişsin ister sonraya ertelensin, bir an önce YÖK yasasında değişikliğe gidilsin istiyoruz” ifadelerini kullandı. 

 

Gündoğdu, üniversite personelinin özlük haklarıyla ilgili olarak ise şunları kaydetti: “Akademik personelde maaş artışına gidilerek ders yükünün ve ders saatinin azaltılması gerekir. Öğretim üyelerimiz 30 saat gündüz 10 saat de gece olmak üzer toplam 40 saat derse giriyor. Öğretim üyeleri düşük maaş nedeniyle ders makinesi gibi derse girmek zorunda kalmaktadır. 

Geliştirme ödeneği sadece öğretim elemanlarına değil, uzmanlara ve idari kadrolarda bulunanlara da verilmelidir. Akademik ve idari personel arasındaki ayrımcılık ortadan kaldırılmalıdır.

Enstitü müdürlüğü, dekanlık ve bunların yardımcılarına yönelik makam tazminatı ödemeleri ile fiili hizmet zammının artırılması gerekmektedir.

Üniversitelerde sicil uygulaması hala devam ediyor. 6111 sayılı Kanun’la 657 sayılı Kanun’da yapılan düzenlemeye paralel olarak öğretim elemanları yönünden sicil uygulaması kaldırılmalıdır.

Akademisyenlerin idari kadrolara (genel sekreterlik, daire başkanlığı vs.)  görevlendirilmeleri imkânı bir an önce kaldırılmalıdır. Bu türden kadrolara görevlendirilme taleplerinin önüne geçilmesi için akademisyenlerin özlük hakları iyileştirilmelidir. Tek başına akademisyenlik çekici hale getirilmelidir.

İdari kadroda çalışanlara MEB’deki gibi puan sistemi getirilip atama ve yer değiştirme hakkı verilmelidir. Artık üniversitede çalışan ailelerimiz de parçalanmadan bir arada çalışabilmelidir.

Öğretim elemanlarıyla ilgili siyaset özgürlüğünün alanı genişletilmelidir.

Üniversitelerimizde halen kadroya geçirilmeyi bekleyen 4/Cli tüm personel kadroya geçirilmelidir.

İkinci öğretimde saat beşten sonra mesai yap ama para alma, bunun yerine izin kullandıralım deniyor. Bunun kabulü mümkün değildir. İkinci öğretimdeki mesai ücretini nöbet ücreti adı altında almak için çalışmalarımız sürüyor. Bu haksızlığı gidermek için verdiğimiz mücadele devam edecek.”

 Şube başkanı Mehmet Benli de yapmış olduğu konuşmada, Uzun yıllar çalışan memurların emeklilikte maaşlarının yarıya düşecek olması çocuklarının eğitimlerini tamamlamadıkları, iş bulamadıkları ve evlendiremediklerinden dolayı emekliye ayrılamayan memurların sorununun çözülmesi gerektiğini belirtti.

Başkan Benli "Eğitim çalışanları içerisinde en düşük maaşı Öğretim görevlileri almaktadır. Araştırma görevlileri günde 10 saat çalışarak 2200 tl maaş almaktadır. sözleşmeden dolayı iş güvencelerinin olmaması, başarılı gençlerin idali olan akademik kariyeri bırakarak kamuda çalışmayı düşündüklerini biliyorum. Bu sorunların çözümüne yönelik çalışmalar biran önce sonuçlandırılmalıdır.

ÖSYM merkezi tarafından yapılan sınavlarda üniversitede çalışan idari personele görev verilmezken valilik, maliye bakanlığı ve benzer kurum çalışanları görev almaktadır, Öncelikli olarak eğitim çalışanlarına bu görevlerin verilmesi gerekir. ÖSYM başkanlığıyla görüşülerek bu durum biran önce uygulamaya geçirilmelidir.

Yüksek öğretim kanununun varlığını çalışanlar üzerinde mobbing uygulaması olarak görüyor, biran önce değiştirilmesini istiyoruz." dedi.