Konjonktüre göre yasak da, özgürlük de istemiyoruz
Türkiye'nin birçok sorunu var. Terör, ekonomi, işsizlik daha da sa yabiliriz. Bunların yanında en önemli sorunlardan birisi de inancı gereği başını örten kadınlara uygulanan yasak. Özellikle eğitimle ilgili bölümünde yıllardır birçok mağduriyet meydana getiren yasak, birçok kişinin okulunu bırakmasına ya da okuyamamasına sebep oldu. Oysa yasak ne kanunlarda, ne de 12 Eylül darbesinden sonra yapılan anayasada var. Ama yönetmeliklere, mahkeme kararlarına dayandırılarak ya da keyfî olarak sürdürüldü, hâlâ da sürdürülüyor.
Üniversitelerde şu anda konjonktürel olarak bir önemli rahatlama var. Zaten olması gereken de bu. Çünkü yasak yoksa, başörtülü derse girilmesine kimse mâni olamaz. Mani olan olursa da mahkemeler önünde hesabını verir. Ancak "konjonktür" geçtiğinde aynı kanunsuz ve keyfî yasağın uygulanıp uygulanamayacağını da kimse kestiremiyor.
Ama şunu söylemek lâzım ki, kimse ken dişini kandırmasın, başörtüsü yasağı devam ediyor. Nerede devam ediyor? Kamuda devam ediyor, meslek kuruluşlarında devam ediyor, bazı üniversitelerde devam ediyor.
Kamuda devam eden yasak da ne kanun, ne de anayasaya dayanıyor. Yasak 1982 tarihli ihtilâl ürünü "Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik"e dayandırılarak devam ediyor.
Yeni yıla girerken Eğitim-Bir-Sen önemli bir adım atarak, yasakçı yönetmeliğe tepki göstermek amacıyla Türkiye genelinde bir "Kılık-kıyafet özgürlüğüne evet, başörtüsü yasağına hayır" kampanyası başlattı. Bir günlüğüne de olsa başörtüsü dahil öğretmenler serbest kıyafetle derslerine girdiler.
2012'nin Kasım ayının sonunda yürürlüğe giren "MillîEğitim Bakanlığı'na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik"te değişiklikteki çarpıklığı defalarca yazdık. Yönetmelikle İmam Hatip okullarında ve seçmeli Kur'ân derslerinde kız öğrencilerin başörtülü olarak derse girebilmelerinin yolu açılırken, bunun dışında kalan ilkokul, ortaokul ve liselerde başörtülü olarak derse girme yasağı devam etti. Bir gariplik de, yeni düzenleme ile imam hatiplerde kız öğrenciler başlarını örtebilecekken, bu okullarda çalışan bayan öğretmenlerin, yönetmelik yürürlükte olduğu için, başlarını örtemeyecek ol malarıydı. Çünkü 1982 tarihli yönetmelikte olduğu gibi bu yönetmelikte de bayanların kılıf kıyafeti düzenlenirken, "baş daima açık" ifadesi korundu.
Bu konuda bir gelişme olmayınca, Memur-Sen ve bağlı sendikalar "özgürlük için 10 milyon imza" kampanyası başlattı. Şu ana kadar da 2 milyondan fazla imza toplanmış durumda. Bir ay süresince toplanacak imzalar başbakanlığa gönderilerek sorunun çözümü istenecek, "İşte kamuoyunun istediği" denilecek.
Bu konuyu basınla paylaşmak isteyen Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, bazı televizyon ve gazetelerin Ankara temsilcilerini davet ederek, "neden böyle bir kampanya başlattıklarını anlattı.
Gündoğdu, özgürlük ve demokrasi noktasında kılık-kıyafet yasağının sona erdirilmesi gerektiğini bunun için de bu yönetmeliğin değişmesi gerektiğini söyledi. Şu anda üniversitelerde konjonktü rel olarak ceza verilmediğini hatırlatan Cündoğdu, "Anayasa Mahkemesi 411 milletvekilinin iradesini yok saymıştı. Şu anda değişen bir şey yok. Sadece konjonktürel bir iyilik var. İktidar değişince tekrar eskiye dönülmeyeceğinin bir garantisi yok. Kamuoyunun bu yöndeki haklı talebini yetkililere ulaştıracağız. Çözme niyetindeyseler, onlara fırsat veriyoruz. Daha sonraya ötelemek istiyorlarsa, buradan daha ötesi yok. Şimdi, tam zamanı" dedi ve "ibret olsun" diye yönetmelikte kadınlar ve erkeklerin nasıl giyineceklerini anlatan bölümlerini okudu. Gerçekten de komiklik çok fazla...
Anayasa'nın 70. maddesinde, "Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez" maddesini okuduktan sonra bunun neresinde başı açmak, kravat takmak, sandalet giymek var? Başör tülü bir kadın mühendis, mühendislik bilgisini mi kaybediyor? Kravat takmayan bir erkek öğretmenin pedagojik formasyonu mu kayboluyor?" diye sordu. Bu yasağı devam ettirenlerin varsa bir cevapları bunlara cevap vermesi gerekiyor.
10 milyon imza toplanıp başbakanlığa verildikten sonra yönetmelik değiştirilmez se yasak kalkana kadar Memur-Sen eylemlerini sürdürecek. Tıpkı öğretmenlerin yaptığı gibi diğer kurumlarda çalışan memurlar da çalıştıkları mekânlara serbest kıyafetle girecekler ve eylemler yaygınlaştırılacak.
Gündoğdu, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun hatırlatılması üzerine konjonktürden dolayı şu anda ceza verilmediğini, bu iklim değiştiğinde ceza verilebileceğine dikkat çekti.
Gündoğdu birçok şey söyledi, ama şu sözleri önemliydi: "Biz memurlar olarak konjonktürel özgürlük de, yasaklar da istemiyoruz. Çözüm zor değil... İki kelimeyi kaldırın mesele çözülür..."
Gaziantep'te sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya gelen Erdoğan'ın basına kapalı bölümde, Memur Sen temsilcisinin kamu çalışanlarına başörtüsü serbestisi istemesine, "Bu iş sadece bizle alakalı değil. Bir adım attığımızda başımıza neler geliyor... Bakın Anayasa Mahkemesi'ne kişisel müracaatlar başladı. Kamuda başörtüsüyle ilgili Anayasa Mahkemesi'ne müracaat edin" diyerek çözüm yolu gösterdiği basına yansıdı. (Bugün, 21.01.2013)
Bakalım 10 milyon imza önüne gidince bu işe Erdoğan ne diyecek? Konjonktür yine devreye girecek mi? Yeni Bakan bu garipliği çözecek mi? Bekleyip görelim.